Bir Tipoloji Denemesi

 

Öğretmenlik Yaklaşımları

 

İnsanlar madenler gibidir (Hz. Muhammed).

Türkiye, ilköğretimden yükseköğretime yirmi milyona yaklaşan öğrenci ve bir milyona yaklaşan eğitimci kadrosuyla büyük bir potansiyele sahip olan, bununla birlikte etkin çözümler üretemediği için bir o kadar da eğitimle ilgili sorunları bulunan bir ülkedir.

Bir taraftan yakına kadar devam eden MEB ile YÖK arasındaki geçimsizlikten dolayı, eğitim sistemimizle ilgili sorunların topyekûn ele alınamaması, diğer taraftan toplumcu ve disiplinci eğitim yaklaşımıyla fertçi ve hürriyetçi eğitim yaklaşımını sağlıklı bir şekilde sentezleyemediğimiz için okullarda gittikçe yaygınlaşan şiddet ve disiplinsizlik olayları bu sorunları her geçen gün daha da ağırlaştırmaktadır.

Bilgi çağı, küreselleşme ve AB’ye uyum beklentisiyle yeterli altyapı çalışması ve arkaplan analizi yapamadan tabir yerindeyse balıklama atladığımız “öğrenci merkezli, inşacı ya da yapılandırmacı eğitim” tedbir alınmazsa korkarım bu gidişle öğretmenin sınıfta buharlaştığı ya da meddaha dönüştüğü bir yapıya doğru evrilecektir. Bunun sonunun nereye varacağı ise açıktır.

En önemli imtiyazımız kabul ederek övündüğümüz genç nüfusumuzu eğitemediğimiz, sorumluluk sahibi gençler haline getiremediğimiz ve çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatamadığımız takdirde, bu durum avantaj olmaktan çıkacak, hatta birçok soruna kaynaklık edecektir.

Gerçekçi olmak gerekirse mevcut haliyle Türkiye çocuklarını ve dolayısıyla geleceğini kaybeden bir ülke görüntüsü vermektedir. Ülkemiz gençliğinin önemli bir kısmı bir çöküntü ve bunalım içindedir. Ümitsizlik, bıkkınlık, tembellik, idealsizlik, disiplinsizlik ve kötü alışkanlıklar gençliğimiz arasında kol gezmektedir. Elbette olumlu gelişmeler de yok değil, ancak açıktır ki eğitim sistemimizle ilgili olarak önemli işler başarmış olmaktan henüz çok uzağız. 

Ne yazık ki, yukarıda bahsedilen sorunlar süreç içinde öğretmenleri de etkilemekte ve öğretmenlik anlayışımızda savrulmalara ve açılımlara yol açmaktadır. Sağlıklı bir öğretmen seçme ve yetiştirme sistemine sahip olmayışımız da buna eklenince çok değişik öğretmenlik yaklaşım ve uygulamaları ortaya çıkmaktadır. Olumlu ve olumsuz örnekleriyle bu yaklaşımlardan bazılarına bir göz atmak faydalı olacaktır. 

İdealist Öğretmen

Bu öğretmen, iyi tasarlanmış bir ilköğretim sisteminin ideal öğretmen tipidir. Hatta bu kademedeki eğitimin yapısı ve zorlukları düşünüldüğünde, idealist öğretmen ilköğretimin olmazsa olmaz öğretmen tipidir. İdealist öğretmeni harekete geçiren şey, eğitim aşkı, ülke sevgisi ve idealleridir. Bu öğretmen, bıkmadan usanmadan, yağmur çamur, dere tepe demeden, okul okul,  köy köy, şehir şehir dolaşabilir. İlk öğretmenlik atamasında “Gitmek istediğin yer ya da gitmek istediğin okul?” sorusuna, tereddütsüz, “ülkemin bayrağının dalgalandığı her yer” ya da “bana ihtiyacı olan her okul” cevabını yazmaya hazırdır bu öğretmen. Bunun birçok kişi tarafından hamaset olarak görüldüğünü, hatta bu yaklaşımın fıkralarımıza konu olduğunu biliyorum. Fakat diğer taraftan nispeten az olan bu öğretmenlerimizin sayısını arttırmanın bir yolunu bulmadıkça, eğitim konusunda ciddi bir mesafe alamayacağımız da açıktır.  

İdealist öğretmen, öğrencilerinin yararına olacak hiçbir fedakârlıktan kaçınmaz. Yolların çamurlu olması, ulaşımın kamyon ya da traktörle sağlanıyor olması, okulda elektrik ya da suyun olmaması onu yıldırmaz. O bunların üstesinden gelmenin bir yolunu bulacaktır. Onun elinde, eski bir samanlık ya da ahır okula; sağa sola serpilmiş tahta parçaları kara tahtaya, kireç taşları tebeşire dönüşüverir.

İdealist öğretmen tartışmak, konuşmak ve şikâyetten çok yaptığı iş üzerine yoğunlaşır. Sorun ve olumsuzluklarda öncelikle kendi sorumluluğunu düşünür. Belki akademik öğretmen kadar okumaya ve yazmaya vakit ayıramayabilir, fakat ondan daha çok çalışır ve daha özverilidir. Bu öğretmenin elinde yetişen çocuklar da bu duygu, düşünce ve ideallerle donanmış olarak yetişirler. İdealist öğretmen çocuklara çok güzel alışkanlıklar kazandırabilir. Zaten kendisi de çok büyük bir ihtimalle idealist bir öğretmen tarafından yetiştirilmiştir. Bu öğretmenler, diğer çocukların yanı sıra kendi çocuklarını yetiştirmekte de genellikle çok başarılıdırlar.

Ülkemizde, bu öğretmen tipi genele nispetle azınlıkta olmakla birlikte yine de ülkemizin her köşesinde büyük bir gayret, özveri ve başarıyla çalışan çok sayıda idealist öğretmene sahibiz. Ülke olarak, önemli kazanımlarımızdan biridir bu öğretmenlerimiz. Bunlar, bu ülkenin meçhul öğretmenleri, meçhul kahramanlarıdır. Bunca sorunlara rağmen bu ülkede eğitim adına ortaya konan her başarı da en önemli pay idealist öğretmenlerimize aittir.

Biri idealist, diğeri vasat bir öğretmen elinden çıkan iki öğrenci arasındaki fark o kadar büyüktür ki, bu farkı ileriki yıllarda özel kurs, özel ders ya da başka bir tedbirle kapatmak neredeyse imkânsızdır. Bu yüzden ilköğretimde velilerin çocuklarını teslim etmek için öğretmen arayışına girişmelerini anlayışla karşılamak lazımdır. En azından öğretmenler arasındaki bunca nitelik farkı ortadan kaldırılıncaya kadar… Tabi bu arada hayata muadillerine nispetle daha dezavantajlı başlayan bunca çocuğun vebalini kimin üstleneceği ise ayrı bir tartışma konusudur.

Akademik Öğretmen

Akademik öğretmen, konusuna hâkimdir ve mesleğine düşkündür. Sağlam bir bilgi birikimine ve entelektüel alt yapıya sahiptir. Konuşmaları, tespitleri ve araştırmalarıyla çevresinde temayüz eder. Bilgiye özel bir önem verir ve asıl rolünü, bilgi vermek, öğrencilere bilgiye giden yolu göstermek ve bilginin edinilmeye değer bir şey olduğuna onları ikna etmek olarak görür. Geniş bir genel kültüre sahiptir.

Akademik öğretmen okumalarında seçici ve çok yönlüdür. Yazma yeteneği gelişmiştir. Derslerinde sık sık Sokratik tartışma yöntemini kullanır ve öğrencilerine soru sorma yetisi kazandırır. Dersi felsefi bir sempozyuma dönüştürebilir. Sürekli kendini yenilemeye çalışır. Çok yönlüdür ve okul dışı etkinliklerde yer alarak kendine saygınlık kazandırır. Ülkenin eğitim ve diğer sorunlarıyla ilgili görüşlere sahiptir. Lise ve özellikle de yükseköğretim için ideal ve olması gereken öğretmen tipidir.

Akademik öğretmen elinde yetişen gençler, evrensel düşünceye, diyaloga ve demokratik değerlere açık, hoşgörülü, farklılıklara karşı saygılı, özgürlükçü, rasyonel düşünen ve gelişmeye açık gençler olarak yetişirler. Günümüz dünyasının evrildiği yön ve ülkemizin toplumsal özellikleri düşünüldüğünde bu özelliklerin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Fakat ne yazık ki, bu öğretmen tipi ülkemizde oldukça azdır.

Misyon Yaklaşımlı Öğretmen

 Bu öğretmen, okul ve sınıf ortamını ve karşısında bulduğu yüzlerce öğrenciyi,  sahip olduğu dünya görüşü ya da ideolojiyi onlara aktarma açısından bulunmaz bir fırsat olarak görür. Hatta bazıları sırf bunun için öğretmen olmuşlardır. Her fırsatta kendi düşünce ve anlayışını öğrencilere kabul ettirmeye çalışır. Hatta bazen kendi davranışlarıyla anlattıkları arasında tutarsızlık olsa bile bu tutumunu sürdürmeye devam eder. Kendini bir düşüncenin misyoneri olarak görürken, temel görevini ise, bu düşünceyi çevresine ve özellikle de okuldaki öğrencilere aktarmak olarak görür. Belirli bir fikri olgunluk düzeyine ulaşmış öğrencilerin bulunduğu üniversite öğretiminde pek sorun teşkil etmeyen bu durum, özellikle ilköğretim ve ortaöğretimde zaman zaman çeşitli sorun ve şikâyetlere yol açabilir. 

Misyon yaklaşımlı öğretmen genellikle okuyan bir öğretmen tipidir. Ancak bu okuma, çoğu zaman genel kültür ya da uzmanlık alanına yönelik olmayıp, daha çok kendi ideoloji ya da düşüncesine yönelik tek yanlı bir okumadır. Bu öğretmen tipi genellikle, resmi olarak bulunmak zorunda olduğu Milli Eğitim Camiası dışında, gönüllü olarak katıldığı ve daha çok duygusal bağlarla bağlı olduğu bir başka organizasyonun da üyesidir.

Yukarıda tartışılan yaklaşımda sorun olan, öğrencilerin tek taraflı ve belirli bir düşünce istikametinde yönlendirilmeye çalışılması ve zaman zaman da istismar edilmesidir. Yoksa öğrencilere iyilik, güzellik, erdem, doğruluk, güzel ahlak, nezaket, farklı düşüncelere saygılı olmak, ülkemizin geleceği için hep birlikte çalışmak, ülkemizin sorunları üzerine düşünmek vb konularda tavsiyelerde bulunmak, bu hususta onları teşvik etmek ve en güzeli bu hususlarda onlara örnek olmak her eğitimci ve öğretmenin daimi görevi ve vicdani sorumluluğudur.

Ticaret Yönelimli Öğretmen

Bazen ekonomik şartların zorlaması, bazen de çok para kazanma isteği öğretmenlerimizin birçoğunu piyasanın içine çekmekte ve onları adeta esnaf öğretmen haline dönüştürmektedir. Okul dışında insanlarla olan ilişkisini esnaf – müşteri düzleminde kuran bu öğretmen, zaman içinde bu ilişki tarzını okul içine de taşır. Tabii ki, bu durum onu öğretmenliğe yabancılaştırır. Bu öğretmen, bir an önce ticari faaliyetine dönmek amacıyla okul içindeki görevlerini bir koşuşturma içinde yapar. Ticari yönelimli öğretmen zamanla, sık sık çalan cep telefonu, çevresine karşı konuşma üslubu ve tavırlarıyla bir öğretmenden çok bir iş adamını andırmaya başlar.

Ticari yönelimli öğretmenlerin birçoğu öğretmenlik Formasyonunu piyasaya taşımanın avantajıyla ticari faaliyetlerinde başarılı da olurlar. Her iki işi birlikte başarıyla yürütenlere de rastlanmakla birlikte, çoğu zaman bu süreç, öğretmenlik Formasyonunun tükenmesi ve esnaflığa kayışla sonuçlanır. İster çok para kazanma isteğinden, isterse hayat şartlarının zorlaması sonucu girilen bu süreçte özellikle yanlış olan şey; bu öğretmenlerimizin birçoğunun iş dünyasında başarılı olduktan sonra bile, bu şartlarda hakkıyla yerine getirmeleri pek mümkün olmayan öğretmenlik görevine devam etmekte ısrar etmeleridir. Üstelik öğretmenlikten aldıkları paraya ihtiyaçları olmamasına ve istedikleri zaman tekrar milli eğitime dönme imkânına rağmen…

Bu, önemli oranda bizim insanımızın devleti her durumda sığınılacak bir kapı olarak görmesinden kaynaklanır. Çocuğun babayı bırakamaması gibi bir şeydir bu. Fakat bu durum bir taraftan öğrenciye, veliye ve okula olumsuz yansırken, diğer taraftan da, bu işe gerçekten ihtiyacı olan ve bu işi daha iyi yapabilecek çok sayıda genç öğretmenin işsiz kalmasına yol açmaktadır. Bu yüzden esas olan herkesin en iyi yapabileceği bir işte karar kılması ve onu en iyi şekilde yapmaya çalışmasıdır.

Şöhret Yönelimli Öğretmen

Bu öğretmen, kısmen başarılı bir öğretmen olmasından, daha çok da sürekli tribünleri dikkate almasından dolayı kendine iyi bir isim yapmıştır. Bu “isim yapma” sürecindeki en önemli pay, “Şeyh uçmaz, mürit uçurur” misali bulundukları her yerde bu öğretmenin reklâmını yapan velilere aittir. Şöhret yaklaşımlı öğretmen sık sık elde ettiği başarılarından ve verdiği özel derslerden bahsetmeyi sever. Oysa durumunun gerçek kriterlerle test edilmesine asla yanaşmaz. Ayrıca, övüngen yapısından ve eşit ilişkilere alışık olmadığından sosyal ilişkilerinde çok başarılı değildir. En önemli sermayesi çevrenin kendisiyle ilgili övgüleridir. Çoğu zaman bunu ekonomik avantaja dönüştürmesini de bilir.

Aslında çoğu durumlarda gerçekten başarılıdır da bu öğretmen… Fakat bu öğretmeni harekete geçiren şey idealist ve akademik öğretmenlerde olduğu gibi görev bilinci ve sorumluluk duygusu değil, elde ettiği şöhreti sürdürme ve ona gölge düşürmeme isteğidir. Bu durum, bu öğretmenle ilgili olarak, şöhretine halel gelmeyeceğini garanti ettiği durum ve şartlarda öğrencilerin eğitiminde boşluk bırakma riskini gündeme getirir.

Hobi Yaklaşımlı Öğretmen

Bu tip öğretmeni motive eden şey; eğitim vermek ya da insan yetiştirmekten çok öğretmenlik yapma duygusudur. Bunlar öğretmenliği adeta bir hobi olarak görürler ve severek yaparlar. Bunun karşılığında alınan para önemli değildir onlar için... Zaman zaman birçok öğretmen, ders süresini kısaltma eğilimine girerken, bu öğretmenler ders süresini olabildiğince uzatmaya çalışırlar.

Öğrencilerin karşısında olmak, onlarla konuşup tartışmak, kürsüyü kullanmak, toza tebeşire bulanmak bu öğretmenleri mutlu eder. İşlerini severek yaptıklarından, çoğu durumlarda diğer tip öğretmenlerden daha başarılı olabilirler. Ayrıca, bu tip öğretmenler okul idaresine pek sorun çıkarmazlar. Bunlar okul idarecilerinin en çok çalışmak istedikleri öğretmenler grubundan birini oluştururlar.

Mesai Yaklaşımlı Öğretmen

Bu tip öğretmen, öğretmenliği, geçimini sağlamak için gerekli parayı kazanacağı bir iş olarak görür. Mesainin bitmesiyle birlikte öğretmenlikte biter. Bu öğretmen için, çocuk sevgisi, hizmet aşkı, akademik ve bilimsel kaygılar, ülkenin eğitim sorunları vb şeyler pek bir anlam ifade etmez. Bu öğretmeni okulda tutan ve derslerine devam etmesini sağlayan temel saik, görev bilinci ve sorumluluk duygusundan ziyade yönetimin denetlemesi ve sürekli gözetimidir.

Mesai yaklaşımlı öğretmenin okula gidişi, bir işçinin fabrikaya, bir memurun ofise, bir çiftçinin tarlaya gidişi gibidir. Çoğu durumlarda, kendini geliştirmek ya da öğrencilerine daha çok şey kazandırmak gibi bir kaygıdan uzaktır. Üniversite yıllarında okumak zorunda olduğu branşıyla ilgili kitaplar, kuvvetle muhtemel hayatında okuduğu son kitaplardır. Okuldaki boş zamanlarında en çok yaptığı şey, bol argolu spor ve politika tartışmalarıdır. Çoğu zaman bu tavrını sınıfa taşımaktan da geri durmaz. Farklı görüş ileri süren öğrencileri ise çoğu zaman not tehdidiyle susturmaya çalışır. Zira genel kültürü ve birikimi çok katılımlı bir tartışmayı sürdürmeye yetmez. Okumayla arası iyi olmadığı için fikri derinlikten uzaktır.

Mesai yaklaşımlı öğretmenin okul dışındaki temel uğrak yeri, kahvehane ya da oyun kulüpleridir. Bu yüzden, bu öğretmenlerin çoğu bu tür yerlerde oynanan kâğıt ve taş oyunlarında uzmandırlar. Oyun salonlarına gitmenin yanı sıra işini de hakkıyla yapan öğretmenleri elbette ki bu eleştirinin dışında tutmak gerekir, ancak, yine de bu yaklaşımın çok sağlıklı bir öğretmenlik yaklaşımı olmadığı açıktır.

Olumlu ve olumsuz örnekleriyle tartışmaya çalıştığımız öğretmenlik yaklaşımlarında daha iyi bir konuma gelebilmek için, belirli puanı alan herkesin öğretmen olduğu seçme sisteminden vazgeçilerek, adayların eğilim ve istidatlarının çok yönlü olarak değerlendirildiği bir öğretmen seçme sistemine geçmek önemli bir adım olabilir. Ayrıca, öğretmenlerin sosyal ve ekonomik şartlarını iyileştirmek, sınıf yönetiminde ve öğrenciyle ilgili kararlarda daha yetkili hale getirmek ve kendilerini sürekli yenileyebilecekleri ortam ve şartlar hazırlamak alınabilecek diğer tedbirlerdir. İlköğretim okulları için idealist, orta öğretim için hem idealist hem akademik, yüksek öğretim için ise özellikle akademik öğretmen ve eğitimciler yetiştirmek, öğretmen yetiştirme sistemimizin temel yaklaşımlarından biri olmalıdır.