Öğretimsel Liderlik

 

Öğretimsel Liderlik

Yapılan araştırmalar, etkili okul üzerinde rol oynayan önemli faktörlerden birinin güçlü öğretimsel liderlik olduğunu göstermektedir.

Bir eğitim kurumunun yöneticisi bu alanlarda ortaya koyacağı perFormansa göre sadece klasik bir yönetici mi,  yoksa bir lider yönetici mi olduğunu ortaya koyacaktır. Eğitim öğretim alanında lider yöneticilik yapabilecek bir yöneticinin mutlaka bulunduğu eğitim kurumunu geliştirmeye yönelik bir planı olmalı ve kendini beraber çalıştığı personeli eğitmeye adamalıdır. Yine başarılı ve etkin bir okul yöneticisi, tüm bu alanlardaki çalışmaların değerlendirilmesinde kullanılmak üzere açık veri ve istatistiklere dayanan bir değerlendirme modeli geliştirmelidir. Ta ki bu model sayesinde öğrenci, öğretmen, program ve okul başarısı etkin bir şekilde ölçülebilsin.

Eskiden sadece program yöneticisi olarak kabul edilen okul yöneticisinin rolü, günümüzde okul dışındaki eğilim ve beklentilerin de etkisiyle öğretimsel liderlik rolüne doğru bir değişim geçirmiştir. Yarışmacı bir dünyada beklentilerin hızla değişmesi karşısında okul yöneticisinin bu değişimle baş edebilmesi, çok güçlü bir bilgi temeline sahip olmasını zorunlu kılmaktadır (Çelik, 1999).

Bir toplumda eğitim asla statik bir yapıda değildir. Düşünceler, stratejiler, eğitim programları, ders araçları, bilgi teknolojileri, bireyin, ailenin ve toplumun beklentileri sürekli değişim ve gelişim halindedir. Okul yöneticisi, başında bulunduğu kurumu, bu değişen talepler doğrultusunda gerektiğinde yeniden yapılandırmak ve bu doğrultuda planlar, stratejiler ve hedefler belirlemek zorundadır.

Öğrenen örgütlerde, kolektif bir öğrenme görülür. Bu tür örgütlerin öğrenme kapasiteleri oldukça yüksektir. Darling, (1998)’ e göre öğrenen bir örgütün başarısının temel kriteri şudur: Öğrenmenin hızı dış dünyadaki değişimin hızına eşit ya da büyük olmalıdır. Eğer sorunlar örgütlerin karşısına onları nasıl çözümleyeceklerini öğrenmelerinden daha hızlı çıkarsa, örgütsel çöküş kaçınılmaz olur. Bu yüzden, örgütlerin değişime uyum sağlayabilmesi, öğrenme kapasitelerine bağlı olacaktır. Öğrenme ve gelişme sürecini devam ettiren ve dinamik bir yapıya sahip olan örgütlerin değişime ayak uydurmaları zor olmayacaktır (Çelik, 1999). 

Günümüzde örgütlerin, yaşanan hızlı değişime uyum sağlayabilmelerinin ancak öğrenen örgütler olmalarıyla mümkün görülmesi, bu örgütlere liderlik yapacak kişilerin davranış ve rollerinin yeniden gündeme getirilmesine yol açmıştır. Öğrenen örgütlere liderlik yapacak kişilerin her şeyden önce öğrenen liderler olması gerekir. Öğrenen lider; sürekli olarak kendini ve liderlik yaptığı kurumu geliştirme sorumluluğunu taşıyan, gelişmeye açık olan, bilginin önemini kavramış kişidir. Öğrenen lider, öğrenen örgüt modeline uygun davranışlar gösterebilen liderdir. Öğrenen lidersiz bir öğrenen örgüt düşünmek zordur. Bir örgütün, bir öğretim kurumunun öğrenen örgüt olması, öncelikle bu kurumdaki öğretici kadronun, özellikle de lider konumundaki yöneticinin öğrenen lider olmasına bağlı olacaktır.

Özellikle geleceğin eğitim liderinin en önemli eğitim başarısı, öğrenen okulu kurmak olacaktır. Bu bir psikolojik ya da sıcak savaş değil, aksine daha önemli olan entelektüel bir savaştır. “Gelecekte örgütsel liderlerin karşılaşabilecekleri sorunların başında, kuruluşlarının sosyal mimarilerini, gerçekten entelektüel sermaye yaratacak şekilde geliştirmek, yani beyin güçlerini açığa çıkarmak gelecektir” (Bennis, 1997).

Senge’ye göre (1996), öğrenen örgütlerin liderleri, tasarımcı, idare memuru ve öğretmen olarak üç önemli rolü yerine getirmeye çalışırlar.

Tasarımcılık rolünü yerine getiren lider, örgütü bir bütün olarak tasarlamaya çalışır. Tasarımcı olarak lider, örgütün temel değer, vizyon, misyon ve felsefesini birbiriyle bütünleştirir. Öğrenen liderin asıl görevi öğrenen örgütü kurmak ve geliştirmek olduğu için, bu liderler bütün enerji ve çabalarını öğrenme süreci üzerinde yoğunlaştırırlar. Tasarımcı lider, entelektüel kaynaklarla fiziki kaynakları birbiriyle bütünleştirmeye çalışır. Tasarımcı olarak öğrenen liderin amacı, öğrenen örgütün gelecekteki resmini çizerek iş görenlerin bu resmi paylaşmalarını sağlamaktır. Tasarımcılık rolü açısından değerlendirildiği zaman, öğrenen liderin derin bir entelektüel birikime sahip olması gerektiği anlaşılır. Tasarımcı lider, insanların zihinsel güçlerini harekete geçirebilmelidir. Öğrenen okulun mimarı, herkesin kolektif olarak öğrendiği bir okul örgütünü tasarlayan kişidir.

Günümüzde birçok öğretim kurumu, öğrenme ve öğretme işlevlerini dengeleyememe sorunuyla karşı karşıyadır. Öğretim kurumlarımız daha çok öğreten bir örgüt görünümündedir. Oysa günümüz şartlarında bir öğretim kurumu, öğreten bir örgüt olduğu kadar, öğrenen bir örgüt de olmak zorundadır. Ciddi bir öğrenme programına sahip olmayan bir kurumun ciddi bir öğretim kurumu olması mümkün değildir. Kural kısa ve basittir. Öğrenmiyorsanız öğretmiyorsunuz demektir. Ya da öğrenen kurum değilseniz, öğretim kurumu da değilsinizdir. 

Senge (1996), öğrenen örgütlere liderlik yapacak kişilerin diğer liderlerden farklı özellikler taşıması gerektiğini savunur ve bu özellikleri, açık fikirlilik, ikna gücü, inançlarında derinlik ve daha çok öğrenmeye açık olma olarak sıralar. Öğrenen liderin takım halinde öğrenmeye duyduğu inanç, onu diğer liderlerden ayıran önemli bir özellik olarak görülebilir. Öğrenen liderin daha etkili bir lider olması, başında bulunduğu kurumu öğrenme sürecinde tutmanın yanı sıra, bireysel olarak da öğrenme sürecini devam ettirmesine bağlıdır.

Öğrenen liderlerin kazandıkları yetenekler, yaşam boyu süren öğrenmenin bir sonucudur. Bu liderler iletişim becerilerini geliştirmede, kişisel değerler üzerinde düşünme konusunda ve değerlerle kişisel davranışlarını uyumlaştırmada oldukça usta kişilerdir (Senge, 1996).

Öğrenen liderler, sürekli gelişme ve öğrenme sorumluluğuna sahip kişilerdir. Kendilerini yaşam boyu öğrenmeye adarlar. Bu, onları diğer liderlerden ayıran bir özellik olarak ortaya çıkar. Gerçekten bu liderler, yaşam boyu öğrenmeye öncülük eden kişilerdir. Öğrenen liderlerin büyüklükleri, çok büyük bir karizmaya sahip olmalarından değil, kendilerini yaşam boyu öğrenmeye adamalarından kaynaklanır.