Ýktidar ve mülk iliþkilerinin yozlaþtýran etkisinden baðýmsýz, salt bireysel ahlak arayýþlarýnýn yüzlerce yýldýr yaþamakta olduðumuz krizi &cced ...
Birisi siyasette kiþilikli duruþ ve cesaretin, diðeri ise vizyon s ...
Güzel bir gün, güzel bir þehir, güzel insanlar ve bir güne sýðdýrýlan 3 güzel program... Anadolu Lisesi, Fen Lisesi ve Okul Müdürlerine 12 Ma ...
Prof. Dr. Ýbrahim Gezer Vuslat TV Ekranlarýnda Ökkeþ Ceritin Canlý yayýnda hazýrlayýp Sunduðu Gündem Özel programýnda Yeni Türkiye ve Çözüm S&uu ...
Ýlçe Gelecek Stratejileri Raporlarýnýn beþincisi olan “Doðanþehir Gelecek Stratejileri Raporu” düzenlenen toplantýyla kamuoyuna açýklandý.
...Temel, hayatýnda ilk kez iki katlý otobüsle Ýstanbul’dan Trabzon’a bir yolculuk yapacaktýr. Temel’in koltuðu ikinci katýn en ön sýrasýndadýr. Trabzon’a vardýðýnda, akrabalarý onu karþýlamak üzere oradadýrlar. Fakat bir sorun vardýr. Akrabalarý, Temel’i panik halde ve gözleri fal taþý gibi açýlmýþ olarak bulurlar. Heyecanla, “Hayýr mý, ne oldu?” diye sorduklarýnda, Temel’in cevabý þu olur: “Ya hiç sormayýn! Ýstanbul’dan buraya þoförsüz geldik”…
Ýþte nereye konumlanacaðýna karar verememiþ, vizyonunu ve yol haritasýný belirleyememiþ þehir ve ülkelerin durumu maalesef þoförsüz yapýlan bir yolculuða benzer.
Üzülerek belirtmek gerekir ki bizim þehirlerimiz, ülkelerden çok þehirlerin rekabet ettiði ve kentsel yönetimin alabildiðine stratejik bir konu haline geldiði günümüzde “kentsel yönetim”, “kentsel konumlandýrma”, “kentsel markalaþma”, “stratejik planlama”, “bütünsel (holistik) geliþim”, “alternatif maliyet”, “durum analizi”, “katýlýmcýlýk” ve “yönetiþim” gibi bu alanýn olmazsa olmazlarý konularda yeterli formasyona sahip olmayan, yönetime gelir gelmez þehir ile ilgili bir yol haritasý çýkarmadan proje adý altýnda saða sola bina, park, altgeçit, üst geçit vs. yapýlar serpiþtirmeye baþlayan ve belki de bilmeden þehrin geleceðini yok eden kiþiler tarafýndan yönetilmektedir.
Evvelki aylarda yine bu platformda yazdýðýmýz bir yazýda, bir coðrafyada yaþayan bir toplumun önceliðinin ne olmasý gerektiðinden hareketle, “bir ülkede hukukun üstünlüðü saðlanmadan; yasama, yürütme ve yargý erklerinin birbirinden baðýmsýzlýðý garanti altýna alýnmadan; eþitlikçi, özgürlükçü, katýlýmcý ve çoðulcu bir siyasal sistem kurulmadan diðer alanlarda giriþilecek her türlü inþa faaliyeti, er ya da geç, bir müstebit tarafýndan çýkarýlacak bir kriz, darbe ya da savaþ yüzünden yok olup gidecektir” tespitine yer vermiþtik…
Bu anlamda eðitim, kültür, ekonomi vb. sistemler gibi yerel yönetimler de politik sistemin bir alt sistemidir ve saðlýklý bir politik sistem kurulmadýkça, saðlýklý iþleyen bir yerel yönetimler sistemi kurmak da mümkün olmayacaktýr. Bu rezervimizi belirttikten sonra yerel yönetimler konusuna geçebiliriz.
Þehirler, insanlýðýn tarihsel yürüyüþü içinde, insanoðlu tarafýndan ortaya çýkarýlmýþ en orijinal ve en karmaþýk yapýlardýr. Bu yönüyle, her bir þehir, o coðrafyada yaþayan insanlarýn medeniyet düzeyi, üretkenliði, baþarýsý, yönetme becerisi, dayanýþma kültürü, estetik anlayýþý, çevre bilinci ve farklýlýklara karþý tutumlarýnýn açýk bir göstergesidir.
Yine, kentleþme küreselleþmeyle birlikte günümüzün en belirleyici olgularýndan biridir. 1800’lü yýllarýn baþýnda dünyada sadece %3 olan þehirleþme oraný günümüzde %50’yi; ülkemizde 1950’lerde %25 olan þehirleþme oraný ise þimdilerde %80’i aþmýþ durumdadýr. Buradan bakýldýðýnda kentleþme ve yerel yönetimler gelecekte de merkezi konumunu sürdürecektir. Öyle ki, daha þimdiden dünyada ülkelerden çok þehirler birbirleriyle rekabet eder hale gelmiþtir. Bu durum, kentlerin yönetimini daha stratejik bir konu haline getirmiþtir.
Yerel yönetimler alanýnda, maalesef üzerinde konuþulmasý gereken çok sayýda olumsuz örnek ve geliþmeyle karþý karþýyayýz.
Ülkemizde siyasi partiler yasasýnýn antidemokratik yapýsý, maalesef belediye baþkan adaylarý ve meclis üyelerinin teþkilatlardan ve kamuoyundan baðýmsýz bir þekilde tepeden belirlenme uygulamalarýna zemin teþkil etmeye devam etmekte ve o düzelmedikçe de baþka alanlarda düzelme beklemek fazla iyimserlik olacaktýr. Tabii, antidemokratik yöntemlerle tepeden aday belirleme sorununa çözüm bulamayan, kýsacasý toplumsal siyasi iradesine sahip çýkmayý baþaramayan toplumlarýn güzel ve geliþmiþ þehirlerde yaþamayý ne kadar hak ettikleri ayrý bir tartýþma konusudur.
Maalesef ülkemizde, belediyeler üzerindeki “idari vesayet” yetkisi keyfi bir uygulamaya dönüþmüþ, “milli irade” önemli oranda anlamýný yitirmiþ durumdadýr. Bir taraftan suçunun ne olduðu bilinmeden ya da suçluysa herhangi bir yaptýrýma gerek görülmeden istifaya zorlanan belediye baþkanlarý, diðer taraftan mahkeme kararýna gerek duyulmadan ve belediye meclisleri bypass edilerek atanan kayyumlar…
Diðer taraftan belediyelerimiz maalesef önemli oranda bir rant aracýna dönüþmüþ durumdadýr. Dünyanýn geliþmiþ ülkelerinde ancak önemli bir icat ya da inovasyonun ticarileþtirilmesiyle mümkün olabilecek hýzlý zenginleþmenin bizdeki tek yolu, imar planlarý ve ihale manipülasyonlarý olmaya devam etmektedir.
Öte yandan þehirlerimizin yaklaþmakta olan dijital dalga ya da endüstri 4.0 çaðýna ne kadar hazýr olduklarý ve bu süreçle nasýl baþ edebilecekleri belirsizliðini korumaktadýr. Önümüzdeki dönem akýllý þehirler dönemi olacak ve altyapýdan ulaþýma, çevreden enerji altyapýsýna hemen her þey akýllý uygulamalar tarafýndan yönetilir hale gelecektir. Gerek ulusal gerekse de yerel düzeyde bu yeni dalgaya hazýrlýk konusundaki vurdumduymazlýk devam etmektedir.
Yapýlan projeksiyonlara göre 2030’a kadar iþlerin %80’i robotlar tarafýndan yapýlýyor hale gelecektir. Sadece, e-ticaret devi Amazon’un depolarýnda 100 binin üzerinde robot çalýþtýðý ifade edilmektedir. Önümüzdeki 15-20 yýl içinde dünyamýz insansýz ve ýþýða ihtiyaç duymadan çalýþan karanlýk fabrikalarla dolmaya baþlayacaktýr. Bu geliþmelerin sonucu olarak, ucuz iþgücü sebebiyle doðu ülkelerine taþýnan fabrikalar yeniden asýl pazarlarýn bulunduðu Avrupa ve Kuzey Amerika gibi coðrafyalara akmaya baþlayacaktýr. Topraktan ve güneþten, yani lokasyondan baðýmsýz tarýmýn yaygýnlaþmasý yakýn gelecekte tarým arazisi bolluðunu avantaj olmaktan çýkaracaktýr.
Ýnsansýz hizmet veren marketlerin sayýsý hýzla artmaya devam etmektedir. Dünyada her gün onlarca market ve lokanta otomatik sipariþ verebileceðiniz akýllý kiosklarla donatýlarak kasiyer ve hizmet personelini iþten çýkarmaktadýr.Bu sürecin sadece market sektöründe tamamlanmasý durumunda bile dünyada 800 milyon insanýn iþsiz kalacaðý tahmin edilmektedir. Bu sürecin sonunda N. Hariri’nin, “Faydasýz Ýnsanlar Çaðý” olarak tanýmladýðý bir döneme gireceðiz ve kendimizi kitlesel iþsizliklerle karþý karþýya bulacaðýz. Bu süreç de genç nüfusumuzu avantaj olmaktan çýkaracaktýr.
Dünyada her geçen zaman daha çok sayýda otomotiv firmasý otonom daðýtým, sevkiyat ve lojistik araçlarý üzerinde çalýþmaya baþlamaktadýr. Bu konuda ardý ardýna patentler alýnmaktadýr. Görünen o ki, yakýn bir gelecekte kamyonlarýn sürücüsüz, gemilerin ise kaptansýz ve mürettebatsýz çalýþmaya baþladýklarýna þahit olacaðýz. Önümüzdeki 30 yýl içinde bugünkü mesleklerin %80’i ortadan kalkmýþ olacak, uzmanlýk ve mesleklerin çoðu anlamýný yitirecek, yeni sýnýflar ve yeni meslekler ortaya çýkacaktýr.
Yenilenebilir enerji hýzla fosil kaynaklý enerjinin yerini almaktadýr. Uluslararasý Yenilenebilir Enerji Ajansý’nýn raporuna göre yakýn gelecekte güneþ ve rüzgâr gibi kaynaklardan elde edilen elektrik, fosil yakýtla elde edilenden daha ucuz hale gelecektir. Daha þimdiden baþta Ýskandinav Ülkeleri olmak üzere bütün dünya hýzla yenilebilir enerjiye geçmeye baþlamýþtýr. Bu süreç bazý ülkelerde %100 boyutuna ulaþmýþtýr.
Britanya’nýn rüzgâr tarlalarýnda ürettiði elektrik, ülkedeki 8 nükleer santralin ürettiði elektrik miktarýný aþmýþtýr. Hollanda’nýn bütün trenleri rüzgâr enerjisiyle çalýþmaktadýr. Petrol zengini Suudi Arabistan, Japon yatýrým fonu SoftBank ile dünyanýn en büyük güneþ enerji santralini kurmaya hazýrlanmaktadýr. Ýskoçya dünyanýn ilk yüzen rüzgâr enerjisi çiftliðini kurmuþ, Bill Gates havadan çektiði karbondioksitten yakýt üretimine baþlamýþtýr. Sonsuz temiz enerji anlamýna gelecek olan nükleer füzyon konusunda da ilerlemeler hýzla devam etmektedir. Bu alandaki liderliðe en hevesli ülke Kanada’dýr. (https://www.mserdark.com).
Þehirlerin geleceðini risk, tehlike ve kaostan korumak ve bu yeni dalganýn altýnda kalmasýný engelleyebilmek ancak bu sürece hazýrlýklý olmaktan geçecektir. Sanayi devriminin ýskalanmasý koskoca bir imparatorluðun kaybýyla sonuçlanmýþtý, bu çaðýn ýskalanmasý ise çok daha fazlasýna yol açabilir. Bütün bu sorunlarýn üstesinden gelmek ve yaklaþan çaðla yüzleþmek ise sadece konuþmayla, sloganla ya da vaatlerle olabilecek bir þey deðildir. Bunun böyle olmayacaðý en somut haliyle, “Türkiye 2023 Vizyonu” hedeflerinde ortaya çýkmýþtýr. Zira geldiðimiz noktada Türkiye, 25.000$ milli gelir, 500.000$ ihracat, 2.000.000.000$ GSMH gibi mevcudun yaklaþýk üç katý hedefleri yakalamak bir yana, bunca yýlýn sonunda hedeflenen rakamlar açýsýndan, hedeflerin konulduðu 2007-2008 yýllarýndaki deðerlerin bile epey gerisine düþmüþ görünmektedir.
Çürüme yaþanan alanlardan biri de maalesef siyaset yapma biçimimizde ortaya çýkmaktadýr. Muaviye ile baþlayan ve bu coðrafyadaki en hayýrsýz geleneklerden biri olan saray geleneði, siyasilerimiz tarafýndan o kadar içselleþtirilmiþtir ki, her gelen yönetici kendine adeta saray gibi bir hizmet binasý yapmakla iþe baþlamaktadýr. Dünyanýn küçücük binalarýnda ne büyük projelerin yapýldýðýndan habersiz bu siyasiler, marifeti maalesef büyük ve lüks bina yapmakta görmektedirler.
Bir þehir, belediye baþkanýnýn ufku kadar geliþir ya da onun ufuksuzluðu kadar geri kalýr. Maalesef bizim kentlerimizin büyük çoðunluðu, tek formasyonu müteahhitlik olan kiþiler tarafýndan yönetilmektedir. Dünyanýn geliþmiþ ülke ve þehirlerinde ancak mizah konusu olabilecek bu durum bizde maalesef kanýksanmýþ görünmektedir.
Uzun zamandýr siyasetimiz “ahbap çavuþ siyaseti”, ekonomimiz ise “ahbap çavuþ kapitalizmi”ne dönüþmüþ durumdadýr maalesef. Siyasi aktörler ile sorunlar arasýndaki ilgi ve paralellik kaybolmuþ durumdadýr. Þehrin ya da ülkenin sorunlarýna ve önceliklerine göre aday belirleme, sadece siyasilerin deðil, seçmenlerin bile aklýna gelmemektedir artýk. Varsa yoksa hamaset, kutuplaþtýrma, algý yönetimi, dýþ mihrak arayýþý ve milli olanlarla hain olanlar… Ülkemiz ve þehirlerimiz uzun zamandýr, ülkenin ve þehirlerin sorunlarýný çözebilecek nitelik ve donanýma sahip aktörler çýkarma yeteneðini kaybetmiþ durumdadýr. Ülkenin insan yetiþtiren iklimi bozulmuþ, insanlarýn kendi emek ve çabalarýyla bir yerlere gelebildiði ortamlar olmaktan çýkmýþtýr adeta. Maalesef bu ülkenin parlak beyinleri bulduklarý ilk fýrsatta ülkeyi terk etmeye devam ediyorlar. Sözgelimi 2016 ile 2017 arasýnda baþka ülkelere yerleþmek amacýyla ülkemizi terk eden insanlarýmýzýn oraný %42,5 artmýþtýr.
Siyasette tribünlere oynamak, algý oluþturmak, manipülasyon yapmak, ötekileþtirmek, kutuplaþtýrmak ve bütün bunlardan ekonomik ve politik rant elde etmek bir siyaset tarzýna dönüþmüþtür. Neredeyse bütün yerel yöneticiler kamu kaynaklarý, yani halkýn parasý üzerinden kendilerini pazarlamayý bir alýþkanlýk haline getirmiþ durumdadýr. Henüz hiçbir iþ üretmeden, daha geldiðinin ikinci günü bütün þehri baþkan afiþleriyle donatmak rutin halini almýþtýr adeta. Bazýlarý biraz daha insaflý davranýp, fotoðrafýný ve adýný, yapýlan bir iþin yanýna iliþtirirken, bazýlarý buna bile gerek görmeyip, sanki halk, bu baþkanlar kendi reklamýný yapsýnlar diye vergi ödüyormuþ gibi sadece kendi reklamýný yapmaktadýr.
Belediyelerin onca sosyal tesisi ve kültür merkezleri yerine beþ yýldýzlý otel ve lüks lokanta tercihleri, sýradan hizmetlere þaþaalý açýlýþlar, kiþisel reklam amaçlý lüks baskýlý afiþ, dergi ve gazeteler, makam aracý savurganlýðý, kiþisel amaçlý onlarca personel istihdamý vs vs… Kýsacasý hak ne, helal ne, haram ne her þey birbirine karýþmýþ durumdadýr. Adalet, emanet, meþveret, meþruiyet, liyakat ve ehliyet gibi yönetsel deðerlerimiz tuz buz olmuþ durumdadýr maalesef…
Geliþtirdiðimiz kurnazlýklardan biri de seçimlerde bütün kamu imkânlarýný kendi lehimize kullanmak ve kamu görevlisi olan, bu yüzden de tarafsýz kalmalarý beklenen yüzlerce belediye çalýþanýný parti propagandasý için sahaya sürmektir. Þark kurnazlýðýna tavan yaptýran bu uygulama, ayný zamanda ilkesizlik çukurunda hangi derinliklere indiðimizin de bir göstergesidir aslýnda…
Sonuç olarak, siyaset maalesef yapýsal sorunlarýmýzý çözme yeteneðini kaybetmiþ ve dar bir kadronun elinde dönüp dolaþan bir temsil oyununa dönüþmüþtür. Daha kötüsü ise ortalarda bu durumu rehabilite edebilecek bir çaba olmadýðý için de, her þey dibe vuruncaya kadar bu süreç devam edecek gibi görünmektedir.
Yazýmýzý, bizlere savaþýn da, isyanýn da, siyasetin de, bilge ve entelektüel olmanýn da bir ahlaký olduðunu; ilkelerine baðlý kalarak da zalimlere, müstekbirlere, taðutlara ve putlara karþý çýkýlabileceðini; ahlaký önemseyerek de isyan edilebileceðini; þark kurnazlýðýna tevessül etmeden de siyaset yapýlabileceðini; halkýn içinde durarak ve kendini insanýyla eþit görerek de devlet baþkaný olunabileceðini göstermiþ olan merhum Aliya’dan iki alýntýyla tamamlayalým…
1994’de Bosna da Demokratik Eylem Partisinin kongresi vardýr ve Aliya bir konuþma yapacaktýr. Salona girdiðinde salonun iki tarafýna asýlmýþ büyük boyuttaki posterlerini görünce konuþmasýna þöyle baþlar: “Deðerli konuklar! Bir þeyler söylemeden önce salonda asýlý olan, bana ait posterlerin benim iznim olmaksýzýn asýldýðýný belirtmek istiyorum ve verilecek ilk arada da kaldýrýlmasýný rica ediyorum. Lütfen! Bunu kuru bir tevazu gösterisi olarak görmeyin. Böyle bir adet bizim adedimiz olamaz, bu olsa olsa baþkalarýnýn adedi olabilir. Umarým benimle ayný fikirdesinizdir.”
Yine, Aliya, Bosna savaþýnýn en þiddetli olduðu günlerden birinde, Cuma namazýný kýlmak üzere oðlu ve korumalarýyla birlikte, savaþa raðmen týka basa dolu olan Hüsrev Camiine gider. Geç kalmýþtýr ve o sýrada hutbe okunmaktadýr. O’nun geldiðini gören hoca yerleþmesi için hutbeyi keser, insanlar da kalkarak ön sýralarda yer açmak isterler, bunun üzerine Aliya; "Ey cemaat! Burasý Allah`ýn evidir, burada hiyerarþi olmaz, herkes bulduðu yere oturur, ben burayý buldum burada oturacaðým. Allah katýnda üstün olan, takva sahibi olandýr. Biliyorsunuz ki bir savaþýn içindeyiz, belki hepimiz öleceðiz; fakat inþallah Ýslam’ý ve onun üstün ilkelerini çiðnetmeyeceðiz. Unutmayalým ki, bir savaþ ölünce deðil, asýl, düþmana benzeyince kaybedilir. Hocam lütfen hutbeyi tamamlayýn” þeklinde kýsa bir konuþma yaparak bulunduðu yere oturur.